Cemaat ve AKP: Hangisi daha sivil, hangisi daha siyasi?

14.02.2014 Vatan

Başbakan Erdoğan'ın şanslı bir siyasetçi olduğu farklı kişilerce, değişik vesilelerle dile getirildi ki ben de öyle düşünüyorum. Onun en şanslı olduğu konulardan biri de, medyada kendisini etkili bir şekilde eleştiren kişilerin çok sabırsız olmaları. Bu sabırsızlığa, Erdoğan'a kalkan olmayı kendilerine misyon edinmiş kalem erbabının fazlasıyla provokatif saldırıları eklenince, sözünü ettiğimiz kişilerin eleştirilerinin dozunun hızla arttığına ve buna paralel olarak da etkilerinin azaldığına tanık oluyoruz. Çünkü bu yazarların dertlerinin üzüm yemek (ülkenin sorunlarının çözümü) değil de bağcı dövmek (Erdoğan'ın tasfiyesi) olduğu algısı yaratılıyor. Hal böyle olunca bu kişilerin Erdoğan'ı sevenler nezdinde pek bir itibarları kalmıyor.
Bu durum görünüşte ve kısa vadede Erdoğan'ın lehine olabilir ancak orta ve uzun vadede Türkiye'nin, buna bağlı olarak Erdoğan'ın da aleyhinedir. Örneğin Kürt sorunu ve çözüm süreci üzerine tartışmanın her geçen gün daha da kısırlaşmasında Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi isimlerin; hükümetin, daha doğrusu Başbakan'ın kara listesinde olmalarının payı çok yüksek.

Zaman'dan üç yazar

Cemaat-hükümet savaşının alenileşmesiyle birlikte AKP'nin tavan ve tabanı nezdinde etkileri azalanlar kervanına yeni isimler eklendi. Bu yazıda bunlardan üçünü ve Cemaat-AKP ilişkilerinden hareketle başlatmak istedikleri siyasi İslam/sivil İslam karşılaştırmasını esas alan tartışmalarını ele almak istiyorum. Üçü de Zaman Gazetesi'nde yazıyor. İkisi ülkücü hareket kökenli Ahmet Turan Alkan ile Mümtazer Türköne, diğeri İslamcı bir isim olan Ali Bulaç.
Kuşkusuz kimi zaman farklı, hatta yer yer karşıt argümanlara sahip olsalar da üç yazar da kabaca Gülen cemaatini "sivil İslam", AKP'yi de "siyasi İslam" olarak okuyor ve "sivil" olanın "siyasi" olana üstün gelmesini bir tür kaçınılmaz bir durum olarak öngörüyorlar. (Bu yaptığım özetteki muhtemel hatalardan dolayı şimdiden kendilerinden özür dilerim)

Gülen cemaatinin sivilliği

Katılmıyorum. Kendilerine ilk itirazım Gülen hareketinin siyasi olmadığı tespitine. Her ne kadar eğitim, medya gibi toplumsal alandaki faaliyetleri öne çıksa ve kendisini ısrarla "siyaset üstü" göstermek istese de Cemaat öteden beri siyasetle yakından ilgilenmiştir. 1995'ten 28 Şubat 1997'ye kadarki süreçte Fethullah Gülen'in merkez sağ ve sol siyasetçilerle yoğun ilişikisiyle bu ilgi alenileşmişti. 17 Aralık süreciyle birlikteyse Cemaat'in nerdeyse tek gündem maddesi siyaset oldu.
İkinci itirazım Cemaat'in sivilliği iddiasına. İlk andan itibaren benimsenmiş olan devlet içinde kadrolaşma stratejisinin, buna bağlı olarak Cemaat içinde, benim "sivil olmayan kanat" diye adlandırdığım bir yapının nerdeyse özerk bir şekilde ortaya çıkıp güçlenmesinin sivillikle fazla ilgisi olduğu söylenemez. Yine birbirinden farklı kesimlerin Cemaat'e yönelik olarak şeffaflaşma çağrısı yapmaları da sivillik iddiasının fazla inandırıcı olmadığının kanıtı.

AKP'nin siyasiliği

Öte yandan AKP'yi sadece siyasi bir yapı olarak görmek de sorunlu olacaktır. Öncelikle AKP'nin sırtını yasladığı Milli Görüş hareketinin başından itibaren çok güçlü bir İslami toplumsal zemin üzerinde yükseldiğini; kendisi yükseldikçe bu zemini de genişletip zenginleştirdiğini biliyoruz. İkinci olarak, son günlerde ortalığa saçılan bilgilerden, AKP lideri Erdoğan'ın, Gülen hareketinin aşırı güçlenmesinden tedirgin olduğu için başka İslami cemaatlere ciddi yatırımlar yaptığını; bunları başta eğitim olmak üzere toplumsal alanda Gülen hareketine alternatif faaliyetlere teşvik ettiğini öğreniyoruz.
Özetle, sivil olması beklenen Gülen cemaatinin gözü siyasi alanda, siyasi olması beklenen AKP'nin de gözü sivil alanda. Zaten kavga da esas olarak bu yüzden çıkıyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
26.04.2024 Haftaya Bakış (211): Bahçeli’nin klibi - Kılıçdaroğlu’nun mücâdele çağrısı - Erdoğan-Özel görüşmesi
24.04.2024 Taha Akyol ile söyleşi: 1924 Anayasası’ndan hareketle yeni anayasa tartışmaları
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı